İlkadım Belediye Başkanı Necattin Demirtaş göreve gelirken sanırım pek de fazla çalışma yapmadı. Belki de“Nasıl olsa seçilemem” düşüncesi hakimdi kendisinde.
Göreve geldiğinden bu yana geçen süre içindeyaptıklarını değil de ne hikmetse devraldığı borçlar hep gündeminin ilk sırasında oluyor.
“Şu kadar borç aldık, bu kadar borç ödedik” ifadesini her mart ayında tekrarlıyor.
Hatırlanacağı gibi seçimler Mart ayı sonunda yapılmış ve Sayın Demirtaş da göreve başlamıştı.
Göreve gelince birkaç not almış, bu notların başına da devraldığı borçları yazmış olmalı ki her yıl tekrarlıyor bunları.
Sayın Başkan’a bir hatırlatmada bulunmak istiyorum; İnsanlar kendileri için yapılan hizmetlere bakarlar.
Gelen başkan kendileri için neler yapmış?
Yaptıklarını vatandaşa anlatabilmiş mi, vatandaş yaptıklarından ne kadarını biliyor?
Devralınan borçlar kimsenin umurunda değildir.
İlkadım ilçesinde konuştuğum insanlardan bazıları bu serzenişler karşısında “Başkan Demirtaş da borçları ödeyeceğine o paraları hizmetler için kullansaydı, kendisinden sonraki başkana dolu bir kasa yerine boş bir kasa ve borçlar bıraksaydı” diyorlar.
Peki bu ifadenin altında yatan nedir?
İlkadım sakinlerinden konuştuklarım“Kendisinden sonra gelecek başkanı” derken acaba ne demek istiyor?
Sayın Demirtaş’tan beklediklerini göremediklerini ve kendisine biçtikleri sürenin sora erdiğini mi anlatmaya çalışıyorlar?
YAĞMUR YAĞDI YA…
Daha önce de dile getirmiştim.
Bir yağmur yağdığında caddelerin bağlı olduğu belediye başkanı nazik yerini koltuğundan kaldırsa da bir dolaşsa…
Tabi vatandaşın kendisine aldığı veya bir firmanın belediyeye hibe ettiği otomobille değil, yaya olarak dolaşsa.
Rögarlar olmadığı için caddelerin üzerlerinden akan sular, geçen otomobillerin lastiklerinden üstüne başına sıçrasa o zaman ne yapar ne der merak ediyorum.
Günde iki kez başına bu iş gelse…
O zaman ne der?
Benim dediğimi der mi acaba?
Ben ne mi dedim?
Üzeriniz otomobilden sıçrayan suyla ıslansa siz otomobil sürücüsüne mi bir şeyler dersiniz yoksa o caddeden suların akmasına neden olan Belediye Başkanına mı?
Ben ikincisini seçtim ve keyifle halini hatırını sordum, kendi kendime…
MARMARİS’TE BİR KARADENİZ AŞIĞI…
TEDAŞ’ın eski bölge müdürü Elektrik Mühendisi Sayın Cevdet Mamatoğlu yaz tatillerini Marmaris’te geçiren bir dostumuzdur.
Bu dostumuzdan bir fotoğrafın ilişik olduğu bir elektronik posta aldım.
Bakın neler anlatıyor:
“Fotoğrafta görülen Ercan Uysal abimiz Marmaris’te Albatros Apart otellerinin sahibidir. Kendisinin, Karadeniz insanına özel bir yakınlığı vardır. Bu yakınlık o derece ileridir ki, günlük hayatında bile Karadeniz şivesi ile konuşmaktadır.
Sevdiği Karadeniz insanını yerinde görmek için Karadeniz gezisine çıkar.
Ercan abi bütün Karadenizlilere Temel dediği için hayalindeki Karadenizlinin adı da Temel’dir.
Rize yakınlarında büfe işleten bir bayana sorar:
“Temel’i gördun mida?”
Karadenizli bayan cevap verir:
“Hangi Temel’ida?”
Ercan abi bunun üzerine yine konuşur:
“Fadime nasul tanumazsun Temel’ida..”
Bunun üzerine kadın cevap verir:
“Ben Fadime değul, Emine’yumda..”
Bu cevap üzerine Ercan abi aradığı Karadeniz insanını bulduğunu düşünür.
Ercan Uysal Temel’i değil ancak Fadime’yi bulduğunu anlayınca gülümser kendi kendine…
GÜNÜN FIKRASI
Kadın uyanır uyanmaz;
— Kocacığım! Rüyamda ne gördüm biliyor musun, akşam eve elinde çok güzel bir paketle geliyorsun…
— Eee..
— Ben de paketi heyecan içinde açıyorum ve içinden ne çıkıyor biliyor musun?
— Eeeee!!!
— Bir inci kolye! Sence bunun anlamı ne olabilir?
Adam gülümser:
— Bu akşam öğrenirsin sevgilim, der.
Akşam olur adam elinde güzel bir paketle eve gelir... Kadın gözlerine inanamaz; çok heyecanlanır:
— Kocacığım sen bir harikasın!..
Kadın paketi aceleyle açar... Kutunun içinden bir kitap çıkar. Üzerinde; “Rüya Tabirleri” yazmaktadır!!!
GÜNÜN SÖZÜ
Devri istibdatta söz söylemek memnu idi söyler isen ağlatırlardı ananı, şimdi devri hürriyetteyiz önce söyletirler, sonra öperler ananı. Namık Kemal
DUVAR YAZISI
Arkadaşlarla toplu bir fotoğraf çekinelim dedik, sen gelmeyince bizde topsuz çekildik…